İdil-Ural Bölgesi (Tatarlar, Başkurtlar, Çuvaşlar)

Prof.Dr. Bilgehan Atsız Gökdağ

Bugün Tatar, Başkurt, Çuvaş, Karay, Kırımçak, Nogay ve Kırım Türklerinin yaşadığı bölge tarihî Türk yurtlarından biridir. MS 4. Yüzyılda Hunlar, ardından Köktürkler, Bulgarlar, Hazarlar, Peçenekler, Kıpçaklar gibi Türk boylarının yönetiminde olan bölgenin Kırım yarımadasını oluşturan bölümü 15-18. Yüzyıllar arasında Osmanlı egemenliğinde kalmıştır. 1552 yılında Kazan Hanlığı’nın yıkılışıyla Rus esaretine giren ve günümüzde Ukrayna ve Rusya Federasyonu sınırları içinde kalan Deşt-i Kıpçak olarak da anılan bölge tarihî Türk yurtlarından biridir. Çuvaş Türkleri Rusya Federasyonu’na bağlı Çuvaşistan Özerk Bölgesinde yaşamakta olup Hristiyanlığın Ortodoks mezhebine bağlıdırlar. Ayrıca Tatarlar arasında da (Kreşin) Hristiyanlık inancını benimsemiş olanlar bulunmaktadır. Musevi inancına mensup Karay ve Kırımçak Türkleri Kırım’da yaşayan sayıları binlerle ifade edilen topluluklardandır. Kazan ve Kırım Tatarları ile Başkurt Türkleri Müslümandır.

Gerek İdil-Ural Tatarları gerekse de Kırım Tatarları kendi aralarında kollara ayrılmaktadırlar. İdil-Ural Tatarları; Kazan Tatarları, Astrahan Tatarları, Kasım Tatarları, Mişer Tatarları, Tipterler, Kreşin Tatarları gibi kollara ayrılmaktadırlar. Yine Sibirya Tatarlarını da bu grubun içerisinde ele almak mümkündür. Bunların dışında ise Kırım Tatarları, Litvanya ve Polonya Tatarları gibi Tatar boyları mevcuttur. Tatarların ataları, tarih boyunca İdil-Bulgar Devleti, Altın Orda, başta Kazan Hanlığı olmak üzere Altın Orda’nın mirasçı hanlıkları gibi önemli devletler kurmuş ya da bu devletlerin tarihinde belirleyici rol oynamışlardır. Ancak 1552’de Kazan Hanlığı ve ardından da diğer Tatar hanlıklarının Ruslar tarafından ele geçirilmesinden sonra Tatarlar, bir daha bağımsız devlete sahip olamamışlardır. Çarlık rejiminde müftülük kurma gibi bazı haklar elde eden Tatarlar, Rusya’yı saran ihtilallerden ve ülkedeki siyasi boşluktan yararlanarak Başkurt ve Çuvaşları da içeren İdil-Ural Devleti’ni kurma planları yapsalar da bunu başaramamışlardır. Başkurtların Tatarlardan ayrı bir devlet kurmak istemeleri ve gittikçe güçlenen Komünizm rejiminin ustaca politikaları neticesinde 1919’da Rusya’ya bağlı Başkurt, 1920 yılında da Tatar Özerk Cumhuriyetleri kurulmuştur.

İdil Ural bölgesinde yoğun bir Rus nüfusun varlığını görmekteyiz. Tataristan’ın nüfusu 4 milyon civarındadır. Nüfusun yüzde 54’ünü Tatarlar, yüzde 40’ını Ruslar, yüzde 3’ünü Çuvaşlar ve geriye kalan yüzde 3’ünü de diğer etnik gruplar oluşturmaktadır.

Rusya Federasyonu’nun ekonomik açıdan en gelişmiş bölgelerden biri olan Tataristan, hem tarım ve hayvancılık, hem endüstri açısından gelişmiş bir cumhuriyeti olup, en büyük doğal zenginliği petrol ve doğalgazdır. Tataristan’ın bir başka zenginlik kaynağını kimya ve petrokimya ürünleri oluşturmaktadır.

Tataristan’ın Moskova ile karşı karşıya kaldığı bazı problemler bulunmaktadır. Özellikle Putin döneminde özerk cumhuriyetlerin yetkilerinin azaltılması ve Moskova’nın yetkileri elinde toplama girişimleri Tataristan’da sıkıntı doğurmuştur. Latin alfabesine geçme kararlılığı da Tataristan’la Rusya arasında bir dönem sorun oluşturmuştur.1999’da Tataristan Parlamentosu, Latin alfabesinin kullanımını kabul etmiş olsa da 2002 tarihinde Rusya Federasyonu Parlamentosu, cumhuriyetler de dâhil olmak üzere bütün ülkede Kiril alfabesinin kullanılacağına dair bir kanun çıkartarak Rusya sınırları içindeki Türklerin Latin alfabesine geçiş çabalarını yok etmiştir.

Tataristan’ın başkenti Rusya’nın en önemli eğitim, bilim ve kültür merkezlerinden biridir. Kazan Türkoloji Merkezi 200 yıllık bir maziye sahiptir. Genel olarak Tataristan-Türkiye ilişkileri günümüzde başta diplomatik, ekonomi, kültürel ve ilmî alanlarda olmak üzere çok yönlü gelişmektedir. Tataristan ekonomisinde Türkiye ile yapılan ticaret önemli bir yer tutmaktadır. Ticaret hacminde Türkiye’nin %12’lik payı bulunmaktadır. Petro-kimya, rafineri, endüstri ürünleri en başta gelmektedir.

Başkurdistan Özerk Cumhuriyeti Rusya Fedarasyonu’na bağlı bir diğer bölgedir. Kıpçak kökenli Başkurt Türkleri adını verdikleri özerk cumhuriyette azınlık durumundadır. 4 milyonu aşan nüfus içinde Başkurtlar %30’luk bir nüfus oranına sahiptir. Toplam nüfusun %40’ını Ruslar, %25’ini Tatarlar oluşturur.1919’da Zeki Velidi başkanlığında Başkurt Otonom Cumhuriyeti kurulmuşsa da bu yapı kalıcı olmamış ve kısa süre sonra Kızıl Ordu tarafından ortadan kaldırılmıştır. Sovyetler Birliği döneminde SSCB’ye bağlı Başkurt-Tatar Özerk Cumhuriyeti olarak varlığını sürdüren Başkurtlar, Sovyetler Birliği’nin dağılmasının ardından bugün de Rusya Federasyonu’na bağlı özerk bir yapı statüsündedir. Tarım, hayvancılık ve sanayi ürünleri bakımından önemli bir bölge olan Başkurdistan’la Türkiye arasında ticari ilişkiler gelişmiştir. 250 milyon dolarlık ticaret hacmini daha çok Başkurdistan’dan yapılan ithalat oluşturmaktadır.

Rusya Federasyonu’na bağlı bir diğer Türk bölgesi eski Bulgar ve Suvar Türklerinin torunları olan Çuvaşların yaşadığı Çuvaşistan’dır.  1917 Bolşevik Devrimi’nin ardından 1920 yılında muhtar, 20 Nisan 1925 yılında da Federe Cumhuriyet olan Çuvaşistan, SSCB’nin dağılması üzerine 24 Ekim 1990 yılında bağımsızlığını ilân etmiş, ancak Rusya Federasyonu’nun baskısı üzerine 1991 yılında Rusya Federasyonu’na bağlı özerk bir cumhuriyet olmuştur. 1,5 milyonluk nüfusun %65’i Çuvaş, %25’i Ruslardan oluşmaktadır. Çuvaşça çok eski dönemlerde genel Türkçeden ayrılmış, lehçeler arası anlaşma bakımından en uzak dillerden biridir. Rus kültürü ve dili Çuvaş kimliğini gittikçe zayıflatmaktadır. Toplumda kendini Çuvaş sayanlarla Çuvaşça konuşanların sayısı azalmaktadır. Çuvaşlar daha çok tarım ve hayvancılıkla uğraşmaktadırlar.

Stratejik bir konuma sahip ve binlerce yıllık Türk toprağı olan Kırım’da nüfus 2 milyon civarındadır. Kendi ana vatanlarında 250 binlik nüfusları ile azınlık durumunda kalmışlardır. Kırım Türkleri Stalin’in emriyle 1944’de anayurtlarından sürgün edilmişler,  Mustafa Cemiloğlu önderliğinde başlattıkları anavatana dönüş mücadelesi ile 1990’larda geri dönebilmişlerdir. Kırım’a geri döndüklerinde barınma, toprak, iş, geçim zorlukları yaşayan Türkler Rus ve Ukrayn nüfus karşısında dilsel ve kültürel kimlik kaybına uğramışlardır.  Ukrayna’ya bağlı özerk bir cumhuriyet iken Rusya-Ukrayna arasında yaşanan sorunlar üzerine yapılan referandumla 2014 yılından itibaren Kırım, Rusya Federasyonu’na bağlanmıştır. Kırım Türklerinin bir kısmı Ukrayna’da kalmıştır. Türkiye Kırım’ın Rusya tarafından ilhak edilmesine karşı çıkan politikasını sürdürmektedir. Kırım’da bir kısmı başka ülke ve bölgelerde de yaşayan Musevi Karay ve Kırımçak Türküyle birlikte az sayıda Ortodoks Hristiyan olan Türkçe konuşan Urumlar yaşamaktadır.

Yazar hakkında

Prof. Dr. Bilgehan Atsız Gökdağ

Prof.Dr. Bilgehan Atsız Gökdağ, 1963 yılında Giresun’da doğdu. İlk, orta ve lise eğitimini memleketinde tamamladı. 1985 yılında Atatürk Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünden mezun oldu. 1989’da Fırat Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Türk Dili ve Edebiyatı Ana Bilim Dalında Prof. Dr. Tuncer Gülensoy’un danışmanlığında hazırladığı Atebetü’l-Hakayık Grameri başlıklı yüksek lisans tezini savunarak “bilim uzmanı” unvanını aldı.

Yorum yazabilirsiniz