Afganistan

Güney Türkistan ve Horasan olarak da bilinen Afganistan coğrafi konumu itibariyle önemli bir güzergahta yer almıştır. Dünyanın en fakir ülkeleri arasında yer alan ülkede 35 milyon nüfus yaşamaktadır. Afganistan, İslam öncesi ve sonrası çeşitli medeniyetlerin beşiği olmuştur. Gazne, Herat ve Belh gibi kentler Türk-İslam dünyasında birer ilim ve kültür merkezi haline dönüşmüştü. Ancak Afganistan’da iradeli ve adaletli bir siyasi iktidarın olmaması bu ülkeyi iç savaşa ve huzursuzluğa sevk etmiştir. Afganistan yakın tarihinde güçlü devletlerin vesayet savaşlarına sahne olmuştur. Diğer taraftan da belli İslam ülkeleri de Afganistan’da yapılmış vesayet savaşlarının bir parçası olmuştur.

Ülkede yıllardan beri devam eden savaşın sonucunda binlerce Afgan, yurtlarını terk ederek Pakistan ve İran başta olmak üzere Avrupa ülkelerinde mülteci olmuştur. Komşu ülkelere sığınan Afgan mültecileri söz konusu olan ülkelerin yardımlarıyla açılan medreselerde din eğitimi almış öğrenciler Afganistan tarihine ve kültürüne yabancı birer din adamı olarak yetiştirilmiştir. Afganistan cihadıyla başlayan bu serüven günümüze dek devam etmektedir. Bugün bile komşu ülkelerde yaşayan Afgan mültecilerinin çocukları hem ülke içinde hem de ülke dışında birer gladyatör olarak savaş sahnesinde kendileri için değil, diğerler için savaş vermektedirler.

Ülkede farklı etnik grupların oluşu, yıllardır devam eden sorunların bir parçası olmuştur. Afganistan’ın bağımsızlığından yıllar geçmesine rağmen hala ülkede tek millet kavramı oluşmamıştır. Her etnik grubun kimliği millet kavramının yerine geçmiştir. Dolayısıyla her birey belli bir sosyal tabakaya mensup olup birey kimliği ile bu çerçevede değerlendirilmektedir. Toplumdaki bireyler kendini tek bir milletin parçası olarak saymayıp mensup olduğu gruba ait olduğunu ileri sürmektedir. Ülkede böyle bir tablonun çıkması sebebiyle sosyo-kültürel ve siyasi anlamdaki sorunlarda çözüme gidilmemektedir. Ülkede siyasi iktidar belli bir grubun eline geçmekte diğer etnik gruplar ise siyasi iktidarın dışına itilmektedir. Bu siyasal kararların daha çok etnik, sos­yal ve hatta bölgesel değerlere göre alındığı ve buna bağlı olarak siyasal tercihlerin de etnik kimliklere göre yapıldığı Afganistan’da Haza­ralarla birlikte ülke nüfusunun neredeyse yarısını oluş­turan Türk kavimleri arasında belli bir siyasal bütünlük mevcut değildir. Bu da Afganistan Türklerini ülkedeki tüm siyasal rekabetlerde zayıf duruma düşürmüştür. Öte yanda nüfus potansiyeli açısından en güçlü bir grup olan Afganistan Türkleri, tarih boyunca bu ülkede rejimlerin değişmesinde başrol oy­namalarına rağmen, gerektiği şekilde siyasal sistemde temsil edilmemektedirler. Özellikle lider kadronun siyasal formasyon yetersizli­ği nedeni ile farklı oyunlara alet olmaya de­vam etmektedir. Afganistan’da başlayacak olan yeni siyasal rekabetlerde de bu ülkedeki Türk unsurlarının mevcut parçalı yapılarının devam ettiği görülmektedir. Bu da hiç kuş­kusuz Afganistan Türklerinin siyasal mana­daki mahrumiyetlerinin devamını kaçınılmaz kılmaktadır. Türkiye, Güney Türkistan olarak da adlandırılan bu stratejik bölgeye yeterin­ce ilgi göstermelidir. Türkiye bölgede Türk nüfusunun yoğunluğunu avantaja çevirecek politikaları geliştirmelidir. Hazara toplumuna dönük olarak İran’ın yürüttüğü Şialık eksenli propaganda Türklük vurgusuyla etkisiz hâle getirilmelidir. Afganistan-Türkiye ilişkilerinin tarihsel temelleri mevcuttur. Afganistan’ın imarı ve kalkınmasına yönelik adımlar iki ülkeyi birbirine yakınlaştıracağı gibi, İran, Rusya ve Çin’in bölgedeki hâkimiyet alanları oluşturmalarını engelleyecektir. Türkiye’nin manevra kabiliyetinin zenginliği Afganistan’ı yanına almasıyla mümkündür. Bu birlikteliği sağlayacak etnik, dinî ve kültürel ortaklıkla­rın açığa çıkarılması atılacak adımların başın­da gelmektedir.

Türkiye’nin Afganistan politikasında dört unsur ön plandadır. Bunlar, Afganistan’ın birlik ve bütünlüğünün korunması, güvenlik ve istikrarının sağlanması, ülkede halk desteğini ve katılımı ön planda tutan geniş tabanlı siyasi yapının güçlenmesi ve Afganistan’ın terörden ve aşırı akımlardan arındırılarak, halkın huzur ve refaha kavuşturulmasıdır. Bu hedefler doğrultusunda Türkiye, gerek ikili düzeyde, gerek BM ve NATO’nun gayretlerini desteklemek suretiyle Afganistan’a kapsamlı katkılarda bulunmaktadır. Keza Afganistan’ın komşularıyla ilişkilerinin gelişmesi, ülkemizin Afganistan’a yaklaşımının başat unsurlarından birini teşkil etmektedir.

Bu amaçla 2007 yılında Türkiye-Afganistan-Pakistan Üçlü Zirve Süreci ve 2011 yılında da Asya’nın Kalbi bölgesi ülkelerinin katılımıyla İstanbul Süreci başlatılmıştır. İstanbul Süreci’nin Yedinci Bakanlar Konferansı 1 Aralık 2017 tarihinde Azerbaycan’ın ev sahipliğinde Bakü’de düzenlenmiştir. Ülkemizin 2004 yılından itibaren Afganistan’da yürüttüğü kalkınma programı, yaklaşık 1 milyar Dolar değerindeki 1000’i aşkın projeyle, Türkiye’nin bugüne kadar bir ülkeye yönelik gerçekleştirdiği en büyük dış yardım programları arasındadır. Brüksel’de 4-5 Ekim 2016 tarihlerinde düzenlenen Afganistan Konferansı’nda 2018-2020 dönemi için kalkınma yardımlarımıza yönelik taahhüdümüz 150 milyon Dolar olarak açıklanmıştır. Varşova’da 8-9 Temmuz 2016 tarihlerinde düzenlenen NATO Zirvesi’nde ise Türkiye tarafından Afganistan güvenlik güçlerinin idamesine katkı olarak 2018-2020 dönemi için 60 milyon Dolar taahhütte bulunulmuştur.

Üst düzeyli ziyaretler bağlamında, Afganistan Cumhurbaşkanı Eşref Gani’nin daveti üzerine Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, 18 Ekim 2014 tarihinde Afganistan’a resmi bir ziyaret gerçekleştirmiştir. Söz konusu ziyaret 46 yıl aradan sonra Türkiye’den Afganistan’a Cumhurbaşkanı düzeyinde gerçekleştirilen ilk ziyaret olup, ziyaret vesilesiyle iki ülke arasında Stratejik Ortaklık ve Dostluk Anlaşması imzalanmıştır.

Afganistan Cumhurbaşkanı Eşref Gani 23-24 Aralık 2015 tarihlerinde ülkemize resmi bir ziyarette bulunmuştur. Sözkonusu ziyaret sırasında, Güvenlik İşbirliği Anlaşması, Dışişleri Bakanlıkları Arasında Siyasi Danışma Mekanizması Hakkında Mutabakat Muhtırası ve TİKA ile Afganistan İslam Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı’nın İdari Ofisi Arasında Mevlana Türk-Afgan Kız Üniversitesi Kampüsü’nün İnşası Hakkında Niyet Beyanı imzalanmıştır.

Yazar hakkında

Prof. Dr. Bilgehan Atsız Gökdağ

Prof.Dr. Bilgehan Atsız Gökdağ, 1963 yılında Giresun’da doğdu. İlk, orta ve lise eğitimini memleketinde tamamladı. 1985 yılında Atatürk Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünden mezun oldu. 1989’da Fırat Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Türk Dili ve Edebiyatı Ana Bilim Dalında Prof. Dr. Tuncer Gülensoy’un danışmanlığında hazırladığı Atebetü’l-Hakayık Grameri başlıklı yüksek lisans tezini savunarak “bilim uzmanı” unvanını aldı.

Yorum yazabilirsiniz